3.30.2012

Dogan Cuceoglu'ndan Cok Guzel Bir Yazi



İnsanın Anavatanı Çocukluğudur

Bir gün seminere ba
şlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:
...
- Hayrola, neden elimi öpmek istedin?

- Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinizi katıldım. Hayatım de
ğişti. O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.

- Ne oldu, nasıl oldu?

- Üç yıl önce
şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, “Bir insanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.”

Bir süre sustu, bir
şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:

- Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, “Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocuklu
ğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.” Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm. Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?

- Hayır, neden?

- Çünkü onu görünce hemen
şu soruyu soruyordum. “Oğlum bugün ödevini yaptın mı?” Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, “cık” sesini çıkarıyordu. Kızıyordum, söyleniyordum, “Niye yapmıyorsun ödevini!” diyordum. Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.

Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemedi
ği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:

- Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra dü
şünmeye başladım. “Ben ne biçim babayım,” diye kendime sordum. Seminer için geldiğim İstanbul’dan çalışma yerim olan Kayseri’ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.

- Radikal bir karar!

- Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam. Gerginli
ğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.

- E
şiniz ne dedi?

- Hocam biliyor musun ne oldu?

- Ne oldu?

- Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, “Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle
şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış! Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz.”

- Anlıyorum; anne olarak çocu
ğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!

- Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim. Her gün, her ak
şam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.

- Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?

-
İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve “Hayır!” anlamına gelen “cıkk” dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım. Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti. “Ne büyük tehlike!” diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.

- Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardı
ğın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!

-
İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, “Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın,” demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim! Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.

- E
şiniz gelmek istemedi!

- Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve di
ğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye. Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler. Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. “Çok mu kötü hocam?” diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. “Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?”

- Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?

- Hocam biliyor musunuz ö
ğretmenin karşısında ağlamaya başladım. İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. “O kadar mı kötü?” diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım. Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum. Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.

“Gel seni yeniden kucaklayayım!” dedim. Kucakla
ştık.

“Çocuklar Gülsün diye!” ya
şayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur. Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler. Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler. Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!

Doğan CÜCELOĞLU

3.24.2012

OKULDAN 1 GUN DAHA - SPORTS DAY

Daha once katilmadigimiz yeni bir aktivite daha. Sports day…

Cocuklarimizi spor kiyafetleri ile okula gonderecegimize ve bizi de benzer sekilde spor kiyafetlerle okulda cocuklarimizi desteklemek icin beklediklerine dair bir davetiye mektubu aldik.

Hepimiz heyecanliyiz. Acaba neler yapacagiz diye. Sonunda Sports Day gunu geldi catti. Sabah tum okul toplanma alaninda toplandik ve bizim muhtesem enerjik mudurumuz gun hakkinda bize kisa bir bilgi verdi. Her sinifin calisma alanlarina gitmesini istedi. Calisma alaninda gittigimizde sinif ogretmenimiz bizlere neler yapacagimizi daha detayli aktardi ve gunun aktivite haritasini paylasti. Bugun her bir sinif 7 farkli bransta spor yapilacak. Amac isbirligini arttirmak, rekabeti ogretmek, herseyden onemlisi katilim esasina dayandigi icin birlikte eglenmenin tadini cikartabilmek. Neler mi var aktivitelerin icinde:

Engelli atlama kosusu,

Bayrak yarisi,

Engelli parkur gecme

Yumurta tasima,

Cuval yarisi

Scoter surme

Hedeflere renkli malzemeleri atma

Herkes ama herkes surecin icinde. Tum cocuklar katiliyorlar. Kimin ne kadar hizli oldugu, ne kadar basarili oldugu ya da kimin engelli oldugu onemli degil. Her bir parkurda cocuklar yeni bir takim ile yarisiyorlar. Kazanmak ya da kaybetmekde onemli degil. Her parkurun sonunda katilimci cocuklara hediyeler veriliyor, hem de cok degerli bir hediye, STIKERS J.

Cocuklarin birbirlerini desteklemeleri ve yureklendirmeleri bekleniyor. Bu asamada ogretmenler cok aktif gorev aliyorlar ve biz velilerden de benzer destegi bekliyorlar.
Kos Andrew kos,

yapabilirsin Nubaid yapabilirsin,

az kaldi Ece az kaldi,

biraz daha ileri Makato biraz daha ileri…

Kendisinden bekleneni tam olarak yapamayan cocuklara da ayni destek veriliyor ve kimse kimseyi kucumsemiyor. Sonucta tum cocuklar ve hepimiz cok eglendik. Tam gun bitiyor diye dusunurken bizim enerjik mudur tekrar sahneye cikti, cocuklari izleme alaninda oturttu ve biz veliler ile ogretmenleri aktivite alanina cagirdi. Hepimiz rastgele takimlara ayrildik ve yarismaya basladik. Bu sefer destekcilerimiz cocuklarimiz oldu. Hepsi bir agizdan ogretmenlerini ve ailelerini desteklemeye basladilar.

“kos anne kos”,

“miss kate, miss kate”,

“kazandik, kazandik”,…

Hareket etmek, spor yapmak ve paylasarak kazanmak, ancak bu kadar guzel anlatilabilirdi, yasatilabilirdi.

Su anda kizimda ve bende bir suru sticker var, biz de kazandik J

ANNE KITAP OKU LUTFEN

Son gunlerde ne kadar cok bu cumleyi duyar oldum anlatamam. Hani kendi capimda kendimi kitap sever ve iyi bir okuyucu olarak dgerlendirsemde su siralar kizima buda yetmiyor.

Evde her an elinde bir kitapla dolasan kizimizin derdi, daha fazla okumamizi saglamak.

Elimde laptopu goruyor ve sesleniyor – anne kitap oku lutfen

Mutfaktayin birseyler hazirliyorum ve ses geliyor – anne kitap oku lutfen

Esim ile balkonda oturmus kahvelerimizi yudumluyoruz ve ses geliyor – siz neden kitap okumuyorsunuz….

Evet butun bu cabanin altinda kutsal bir proje yatiyor. Kizimin okulunda cocuklarda okuma aliskanligini derinlestirmek ve bu sirada sosyal sorumluluk bilincini de asilamak icin bir proje yurutuluyor. Bizler kadar sansli olmayan ve egitim imkani olmayan cocuklara fon saglamak icin okudugunuz kitap/sayfa kadar para veriyorsunuz.

Sayfa basi 50 kurus toplaniyor, sadece 50 kurus… Miktarin kucuklugune bakmayin, bu is damlaya damlaya gol olur mantigi ile ilerliyor.

Cocuklar resmen yarisa girmis durumdalar. Her gun ne kadar cocuga egitim imkani sagladiklarini kontrol edip mutlu oluyorlar.

Arada okul sekretaryasindan bizlere toplanan miktar ve yapilan islerle ilgili bilgilendirme mailleri de geliyor. Bu sayede daha fazla seffaflik saglamis oluyorlar ve daha cok destek aliyorlar.

Ne kadar guzel bir proje, biz neden yapmayalim benzerini kendi ulkemizde, oyle degilmi. Mesela TEGV icin bu tur bir proje baslatsak mi diye dusunuyorum…

3.13.2012

BUGUNKU COFFEE MORNING KONUMUZ - COCUGUNUZUN YAZI YAZMASINI NASIL GELISTIRIRSINIZ !!!

Ingilizce egitimde bu konu cok daha one cikiyor. Cunku adamlar konustuklari gibi yazmiyorlarki,  cocuklar ne yapsin. Bir suru istisnalari var, hepsini ogrenmek zaman alici ve zor bir surec.

Cocuklarimiz biz ebeveynlerin ciddi destegine ihtiyac duyuyorlar. Bu sabah GEMS Coffee Morning toplantisinda, cocuklara nasil bu isi sevdirebilecegimiz, nasil eglendirerek ogretebilecegimiz gosterildi. Aldigim notlari kisaca ozetlemeye calisacagim…

Ros Wilson’un ogretme teknigi temelde 4 unsur uzerine kurulu

·         Net basari hedeflerinin konulmasi

·         Gelistirici metodlarin uygulanmasi

·         Konusma, paylasma ile bir konunun ele alinmasi

·         Gelismis zengin cumlelerin kullanilmasi

Cocuklar  ozellikle ilkokul duzeyindekiler yazmayi gelistirme sureclerinde cok fazla destege ihtiyac duyuyorlar. Peki nasil destekleyebiliriz:

·         Cocukla yazi yazma uzerine konusarak

·         Farkli kelimeleri bulup yazmasi saglanarak

·         Degisik  kisilere ait yazilari (kitap, dergi,…) inceleyip etkileyici  kelimeleri odunc alarak kullandirtmak (kopyalama kelimesi yerine odunc  kullanma daha kulaga hos geliyor)

·         Yazdiklari cumleleri tekrar okutup, daha iyi hale getirmelerini istemek

·         Imla kurallarina dikkat edip, hatalari duzeltilerek

·         Cocugun ozellikle hangi alanlarda destege ihtiyaci oldugunu gozlemleyip, calisma programini ona gore yaparak

Basarili cumleler icin 4 temel unsur:

·         Kelime dagarcigini genisletmek, farkli kelimeleri/sifatlari kullanmasi icin tesvik etmek

·         Cumle baglayicilarini (which, then,...) kullandirtarak, cumlelerinin etkisini arttirmak (bunun tam turkcedeki karsiligini bilemedim, pardon:( )

·         Cumle baslarina vurguyu cekmek icin etkin kelimeler kullandirtmak

·         Imla kurallarina ve noktalama isaretlerine ozen gostermek

Peki tum bu bilgileri nasil uygulatacagim diye dusunenler icin birkac uyguladigim oyun ornegi soyle:

·         (Up-Level) Cocuk icin bir kagida basit bir cumle yazilip, ona gosterilir (ornek “she goes to the school”). Sonra cocuktan yazi tahtasina bu cumleyi gelistirerek yazmasi istenir. Istedigi gibi yarataci olabilir. Istenirse bu asamada belli hedefler verebilirsiniz. Ornegin min.3 farkli sekilde gelistirmeni istiyorum gibi.

·         (AANVA) Cocuk icin bir sifat bir de isim tablosu hazirlayin ve tablodaki farkli sifatlari ve isimleri kullanarak cumleler uretmesini isteyin. Sifat ornekleri: kucuk, sari, yavas, kokulu, parlak,…. Isim ornekleri: araba, cocuk, kedi, cicek, Ece,…










·         (VCOP Hunt) Cocuga bir hikaye yada yazi gosterilerek, bu yazinin icindeki 4 temel basari unsurunu bulmasini ve farkli renklerle renklendirmesini isteyin. Ornegin, noktalama isaretleri sari renk, sifatlar yesil renk,…

·         (Speed Write) Cocugun yazim hizini arttirmak icin yaris yapabilirsiniz. Ornegin 1 dakika icinde sectiginiz kelimeden ka cadet hatasiz yazdi gibi.

·         (Two words) Sececeginiz 2 kelimeyi kullarak farkli cumleler yaratasini isteyin.

Butun bunlari yaparken onun fikirlerini almaya, onunla konusmaya ve cocugunuzu desteklemeye devam edin.
Simdiden kolay gelsin destekci anneler...

DUBAI VE OKULLAR

Artik hayat cok farkli. Kendi  donemimle kizimin okul donemini kiyasladigimda, farklari goruyor ve ne kadar sansli olduklarini dusunuyorum. Kizim 5 yasina girdiginde Dubai ye tasindik ve burada okula basladi.

Buraya gelmeden once okudugum kaynaklarda okul bulmanin zorluklari anlatiliyordu ama insan yasamayinca gercek anlamda anlamiyormus. Okula karar vermek ve kaydettirmek gercekten zaman alici ve stresli bir surecmis.

Dubai de cok kulturlu bir yasam oldugu icin farkli egitim sistemleri var. Yerellerin okullarini surecin disinda tutarsak, bizim gibi yabancilara yonelik secenekler arasinda oncelikli olarak karar vermeniz gerekiyor. Bu hic de kolay bir karar degil. Bazi toplumlarin kendi okullari var, sanirim biraz daha sanslilar bizlere gore, isterlerse kendi sistemlerini uygulayan ve dillerini kullanan okullarda cocuklarini okutabiliyorlar, ornegin: fransiz, hint, japon, iran,…okullari gibi.

Bir suru arastirmadan sonra temel olarak bazi sistemlerin bize uyun olabilecegine karar verdik. Bunlardan ilki ve Turkiye’den de bildigimiz IB (International Baccalaureate) sistemi, buna ilaveten British, American ve Sabis sistemleri.  Dubai'de bulunan okullari gormek icin http://www.dubaifaqs.com/schools-dubai.php incelemenizi oneririm.

Bu kadar farkli sistem arasindan secim yaptiktan sonra, onemli bir sorununuz daha oluyor:  cocugun dil bilip bilmedigi. Bazi okullar, ingilizce icin ikinci dil destegi verirken, bazi okullarda dil bilmiyen cocuklara kapilar kapali ne yazik ki. Simdi sira geldi degerlendirme surecine cocugunuzu dahil etmeye. Yani siz bir okulu begenebilirsiniz ve paraniz da olabilir ama okul oncelikli olarak cocugu gormek istiyor ve ona assessment uyguluyor, eger bu sureci gecerseniz okulun bekleme listesine girebiliyorsunuz.

Burada devlet yillik olarak okullari denetliyor ve cok detayli bir sekilde okul basari seviyelerini gosteren raporlar hazirliyor ( http://www.khda.gov.ae/en/default.aspx ). Gercekten muthis bir sistem bence. Bu raporlarda okul ve egitim sistemi ile ilgili tum bilgilere ulasabiliyorsunuz. Basari duzeyi yuksek okullara herkes cocugunu gondermek istedigi icin bekleme listeleri cok kabarik. Bazen listelerde 3-4 yil sonrasina yer verebiliyorlar. Bu nedenle bircok insan cocugu dogunca listelere isim yazdirmakla ise basliyorJ

Burada okula baslama yasi bize gore daha erken (ozellikle British sisteminde). Cocuklar 3 yasinda anaokulu 1 sinifa basliyorlar. Ardindan anaokulu 2 sinifa devam edip, benim kizim gibi 5 yasina geldiklerinde 1. sinifa basliyorlar. Kizim da yasi geregince 1 sinifa baslamak zorunda kaldi. Onun icin oldukca buyuk bir soktu. Okulunda ingilizce agirlikli bir egitim gormeye basladi (ama turkce disinda hic bir dil bilmiyordu), yasa geregince okullarda arapca da zorunlu oldugu icin es zamanli olarak arapcada ogrenmek zorundaydi. Buna ilave olarak, ek yabanci dil basligi altinda fransizca da ogretiliyordu. Yani anlayacaginiz benim 5 yasindaki kucuk kizim kendisini bir anda bir suru dilin kullanildigi ve bunlardan ingilizce, arapca ve fransizca sini ogrenmek zorunda oldugu bir ortamda buldu. Dil sorununun yani sira okumayi ve yazmayi da ogrenmesi gerekiyordu, hem de latin ve arap alfabesinde. Burada dil disinda matematik, bilim ve sanat dersleri de cok onemli. Bunlarda da belli basariyi tutturmasi bekleniyor.

Bircok ebeveyn gibi biz de cok endiseyle baslamistik yila ama su anda goruyorum ki cocuklar biz yetiskinlere kiyasla inanilmazlar. Kizim 4 ay icinde ingilice olarak konusulanlari anlamaya, kendisini net cumlelerle anlatmaya basladi. Hatta ingilizce okuma ve yazmayi da basardi. Es zamanli olarak arapcayi da temel duzeyde anlama ve konusmaya basladi ve alfabesini de ogreniyor. Gecen gun bir magazada satis gorevlisi ile arapca konustu, duyunca inanamadim J

Benim kizim GEMS'e gidiyor ve biz kizimizdaki gelisimden cok memnunuz. Kizim okulunu cok seviyor, bir cok arkadas edindi ve su anda cok aktif. Gozlemledigimiz, bagimsiz bireyler yetistirmeye yonelik uygulanan sistem, cocuklari hayata hazirliyor.  Itiraf ediyorum uyguladiklari metodlar cok eglendirici, dusundurucu ve gelistirici.

Sevgiyle kalin.




EYVAHHH

Eyvah ki ne eyvahhhh

Benim kucuk prensesim artik buyuyor. Icimi hem tatli bir mutluluk kapliyor, hem de tarifi zor bir sikinti. Son 10 gundur bir arkadasi ile pajama partisi yapma planlari kuruyorlardi ve tum bu surecte her sabah kac gun kaldigini sayarak uyaniyordu. Sonunda beklenen gun geldi ve kizlar bulustular.

Evet bu gece bir kucuk konugumuz var, pardon daha dogrusu Ece nin konugu var. Tum gece odalarinda kalmaya ozen gosterdiler. Surekli gulusuyorlardi, kipir kipirlardi. Tum oyuncaklar cikmis, onlar kullanilarak birbirlerine canlandirmali masallar anlatiyorlardi. Bu gece gec yatmalarina da goz yumacagimi bildikleri icin daha da bir heyecan yaptilar. Odada los bir isik ve etrafta dolasan peri masallari fisiltilari arasinda uyuyakaldi bu iki prenses J

Sabah erkenden tikirti sesleri ile uyandim, sanki evde fareler kosturuyor. Bunlar dun gece uyuyakalan mickey fareler, sabah 6 da ayaktalar L. Hala fisildiyarak konusuyorlar ama bu sefer bir aceleleri var gibi. Bir muddet bekledikten sonra dayanamadim ve yanlarina gittim (merakli anne isteJ ).

O da nesi!!!

Bu iki kafadar kendilerince bir tuzak hazirlamislar, kotu kalpli periden kurtulmak icin…

Bir kutuyu orman renklerine boyamislar, kutunun bir bolumunu kesip, icerisine degisik malzemeler doldurmuslar (uzum, cilek, pembe renkli boya kalemi, renkli tokalar,…) ve ustune de bol bol parfum sikmislar. Amac bakan kisinin icinde bu kutudakileri almaya yonelik bir arzu uyandirmak , hic de fena degiller bu konuda. Ama isin can alici noktasi altta gizli, tum bu malzemenin altina yapistiricilar dokmusler.

“Kotu kalpli peri bu kutuyu gorunce, hemen icindekileri almak isteyecek ve kutuya girecek; ama girdigi anda da yapistirici nedeniyle orada hapsolacak” diyorlar. Tabiki bizim yaratici muhtesem kizlarimiz sayesinde tum iyi kalpli periler rahatca yasayabilecekler…

Cocuklarin dunyasina ve yaraticiliklarina hayranim J