Seyahatname - Sri Lanka


Farklı Bir Coğrafyada Christmas Tatili

Her yıl olduğu gibi bu yıl da yılbaşı döneminde farklı bir yerde olma isteğimiz ağır bastı ve açtık haritamızı önümüze ve aşladık bakınmaya. Bu yıl Dubai de yaşamaya başladığımız icin gidilecek noktanın doğu da bir yerler olmasını tercih ettik. Sonunda pek alışılmadık bir tatil yeri olan Sri Lanka da karar kıldık. Bilet alımları ve turun planlaması işini bitirdikten sonra, 5 yaşındaki kızımız Ece ile heyecanla gün saymaya başladık.

23 Aralık gecesi saat 10:00 da Mihinlanka Havayolları ile 1 hafta sürecek olan tatilimiz başlamış oldu. Dubai’den 4,5 saatlik bir uçuş ile Sri Lanka’nın başkenti Colombo’ya ulaşılıyor. Ilk etapta 1,5 saatlik bir saat farkı yaşayacağımızı düşünüyorduk ancak havalimanından çıktığımızda aslında bir zaman tünelinden geçtiğimizi ve yaklaşık 50 yıl geriye gittiğimizi anladık.


Havalimanında bizi bekleyen rehber
şoförümüzle buluşarak ilk gezi noktamız olan Sgiriya’ya doğru yola çıktık. Burada hayat alışkın olduğumuz yapının çok dışında. İnsanlar dış görüntü olarak Hintlilere benziyorlar. Kıyafetlerinde küçük ayrıntı farklılıkları var. Erkekler çok sade bir kıyafet giyiyorlar, yerel kıyafetleri bizdeki hamamda giyinilen peştamal misali bir etek. Çoğu Insan ayakkabı kullanmıyor, kullananlar ise terlik giyiyorlar. Doğa ise tek kelime ile ifade edeceğim: MÜKEMMEL. Tanrı bu topraklara yeşil anlamında oldukça cömert
davranmı
ş. Sürekli yağan yağmurun etkisiyle tüm ülke tropik bir ormanla kaplı durumda. Burada iki muson dönemi var. Aralık ve nisan aylarında muson yağmurları olmadığı için gezilebilecek tek zaman gibi gözüküyor. Evlerin hepsi çok küçük ve çoğu tek katlı, ormanın içinde kaybolmuş gibi duruyorlar. Hayat çok basit, doğal ve sade akıyor.

Araçların çoğunluğu küçük ve adına tuk tuk diyorlar. Trafik ise İngiliz usulü akıyor. Yollara gelince bu ülkenin bence ana problem konusu. Oldukça eskimiş ve çok bozulmuş olan daracık yollarda araç kullanmak bence büyük bir meziyet. Ne zaman ne olacağı hiç belli değil. Hepimizi yoran bu yollar sıklıkla Ece’nin mide bulantıları yaşamasına sebep oldu. Neyse ki şoförümüz oldukça başarılı ve dikkatli bir kişiydi.

İlk durağımız olan Sgiriya tepesi, Unesco tarafından dünya mirası olarak seçilmiş ve Dunyanin 8. harikasi olarak kabul ediliyor, geniş ve yemyeşil bir alanın ortasında. Tepenin üstüne ulaşabilmek için 1200 basamak çıkmak gerekiyor. Bu tarz alanlarda adları Tourist Helper denilen kişiler, dilerseniz belli ücret karşılığında sizleri taşıyorlar. Bizim gezgin ruhlu heyecanlı kızımız hiç kimseden yardım almadan çıkmayı başardı. Çıkarken alana yapılmış olan 2 sarayı ve 3 bahçeyi görebiliyorsunuz. Ama en tepeye çıktığınızda göreceğiniz manzaraya aşağıdan hayal etmek imkansız. Görüntü büyüleyici, bahçeler ve içinde hala vahşi hayatın sürdüğü bir orman. En tepedeki mağaranın içinde dönemin kralının talebiyle yapılmış olan gösterişli kadın freskleri var.

Bir sonraki durağımız Dambulla da bulunan Altın Tapınak. Oldukça gösterişli bu tapınağı görmek için yine bir süreliğine merdiven çıkmanız gerekiyor. Neyse ki biz bir önceki günden idmanlı olduğumuzdan, bu tırmanış bizi çok etkilemedi. Yan yana birkaç odadan oluşan Budist tapınağı oldukça yoğun bir ibadetçi kitlesine sahip. Bölgenin vazgeçilmez hayvanlarından maymunlar her yerde kol geziyorlar. Ece için bu kadar çok maymun görmek alışılmadık bir durum, onlarla uzaktan uzaktan oynaşmaya çalışıyor. Ancak bugün elindeki çiçeği almak isteyen maymunun birisi üzerine atlayınca zavallıcık neye uğradığını sasırdı ve biraz korktu. Bir sure maymunlardan uzak duracak gibi.

Tapınak gezisinden sonraki hedefimiz ülkenin ikinci büyük kenti olan Kandy. Yılbaşı yemeğine ve eğlencesine burada katılacağız. Otel odamızın camında “Lütfen camları kapalı tutun, maymunlar odaya girip eşyalarınızı alabilirler” yazıyor. Ahhh maymunlar ahhh…

25 Aralık gününü fillere adadık. Önce fil safarisine katıldık, sonrasında fillerin banyo yapmalarında onlara yardım ettik. File binmek biraz ürkütücü gibi gözükse de oldukça keyifliydi. Önce size fil dilindeki bazı temel kelimeleri anlatıyorlar, “daha-ileri git”, “het het –geri dön”, “ho-dur”,…gibi. Banyo yaparken fil çocukların üzerine hortumuyla su fışkırttığında hepsi çok eğlendi. Öğleden sonra yetim filler kampında yavru filleri besledik. Bugün Ece için unutulmaz tecrübelerle çok güzel geçti.

Kandy den ayrılmadan önce Baharat bahçesi ve Botanik bahçesini de gezmeyi ihmal etmedik. Özellikle Botanik bahçesine bayıldık. Oldukça estetik ve çok güzel ışık aldığı için fotoğraf çekmek isteyenleri tatmin edebilir.
Ülkenin en önemli geçim kaynağı olan ünlü Ceylon çayları, Nuwara Eliya bölgesinde. Adanın ortasında yer alan dağlık bir yer. O nedenle biraz serin. Benim bu ülkede en sevdiğim yerleşim yeri burasıydı. İngilizler ilk geldiklerinde buraya ağırlıklı yerleştikleri ve fabrikaları kurdukları için, kendinizi bir İngiliz kasabasında hissediyorsunuz. Gözünüzün görebildiği her yer, bütün dağlar tepeler çay bahçeleri ile kaplı. Yol boyunca çay evleri var. Oldukça şirinler. Farklı damak zevklerine göre hazırlanan çaylarınızı içebiliyor, dilerseniz götürmek için de satın alabiliyorsunuz. Yıllardır satın aldığımız Ceylon çayları ile hiç alakası olmayan inanılmaz güzel lezzetli çayları içmek için sık sık mola verdik.
Burada geçirdiğimiz bir günün ardından yaklaşık 10 saatlik zor bir yolculuktan sonra adanın doğusundaki Bentota ya ulaştık. Amacımız tatilimizin son döneminde biraz güneşlenmek ve dinlenmek. Tabi ki masaj olayını da atlamak istemedik. Okyanus, kuş ve rüzgarın ağaçlar arasından geçerken çıkarttığı seslerin eşliğinde tüm yorgunluğumuz uçup gitti.

Artık eve dönüş zamanı yaklaştı, son geceyi Colombo’da geçireceğiz. Ben başkenti pek beğenmedim, çok kalabalık, kaotik ve estetikten uzak geldi. Ancak kaldığımız otel için düşündüklerimiz çok farklıydı. Bazı otellerin ruhları vardır ya, hani Pera Palas gibi, Galle Face Hotel’de de ruh vardı. 150 yıllık, çok estetik ve zevkli bir yer. Şanslıyız ki iki farklı düğün olacakmış, sabah gözümüzü açtığımızda düğün fotoğraflarının çekimlerini izledik. Burada düğünler sabah 8 gibi başlıyormuş, gün içinde 3 farklı yerde devam ediyormuş.

Ülkenin en ünlü oteli, girmeyi düşünenler için kalmanızı tavsiye ederim. Kapıda sizi karşılayan güler yüzlü yaşlı amca 60 yılı aşkın zamandır, aynı işi yapıyormuş, artık resmen otelin simgesi haline gelmiş. Veda fotoğrafımızı çektirip, güzel anılarla dönüş yoluna düşüyoruz…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder